29 Ekim 2010 Cuma

Futbol Ekranı

29 Ekim Cuma
20.00 Bursaspor – Fenerbahçe  LİG TV
21.30 B. Münih – Freiburg  TRT 3
21.45 Genoa – Inter  TV 8
30 Ekim Cumartesi
14.00 Akhisar Belediye – Giresunspor  TRT 1
15.30 Eskişehirspor – Ankaragücü  DIGI
16.00 Wolfsburg – Stuttgart  TRT 3
17.00 Arsenal – West Ham   PL TV
17.00 Blackburn Rovers – Chelsea  PL TV
17.30 Gaziantepspor – Karabükspor  DIGI
19.00 Valencia – Zaragoza  NTVSPOR
19.00 Galatasaray – Antalyaspor  LİG TV
19.30 M.United – Tottenham  SPORMAX
19.30 Schalke 04 – Bayer Leverkusen  TRT 3
21.00 Hercules – Real Madrid  NTVSPOR
21.45 PSV – Twente  BEYAZ TV
21.45 Milan – Juventus  TV 8
22.00 Marsilya – Rennes  KANAL A
23.00 Barcelona – Sevilla  NTVSPOR
31 Ekim Pazar
14.00 Boluspor – Orduspor  TRT 1
14.00 Samsunspor – Diyarbakırspor  TRT 3
15.30 Gençlerbirliği – Manisaspor  DIGI
15.30 Kasımpaşa – Kayserispor  LİG TV
16.30 Mainz – Borussia Dortmund  TRT 3
17.30 Bucaspor – İBB  DIGI
18.00 Bolton – Liverpool  SPORMAX
18.00 Monaco – Bordeaux  KANAL A
18.30 Hoffenheim – Hannover  TRT 3
19.00 Beşiktaş – Sivasspor  LİG TV
19.30 Adanaspor – Denizlispor  TRT 1
20.00 Atletico Madrid – Almeria  NTVSPOR
22.00 Athletic Bilbao – Getafe  NTVSPOR
22.00 Montpellier – PSG  KANAL A
1 Kasım Pazartesi
20.00 Konyaspor – Trabzonspor  LİG TV

27 Ekim 2010 Çarşamba

Grup İndirimi

Dokuz haftasını geride bıraktığımız ligimizde zirve yarışı süredursun tam altı takım teknik adamlarıyla yollarını ayırdı.İlk teknik direktör değişikliğine giden Manisaspor, 4. haftanın ardından Hakan Kutlu ile yollarını ayırdıktan sonra Hikmet Karaman'ı iş başına getirdi. Bu değişikliğin ardından Eskişehirspor ile Rıza Çalımbay yollarını ayırırken, Bucaspor'da Bülent Uygun görevinden istifa etti. Eskişehir temsilcisi Çalımbay'ın yerine Bülent Uygun'u göreve getirirken, Bucaspor da Samet Aybaba ile anlaştı.Gençlerbirliği de Thomas Doll ile yollarını ayırdığını duyururken, takımı Doll'un yardımcısı Ralf Zumdick'e emanet etti. Ankaragücü yenilgisinin ardından Galatasaray'da Frank Rijkaard'ın yerine Hagi göreve getirilirken, Süper Lig'de son olarak Sivasspor'da Mesut Bakkal'dan boşalan teknik adamlık görevini Rıza Çalımbay devraldı.
Bu teknik adam trafiğini tek bir cümlede anlatmaya çalışırsak; Rıza Eskişehir'den Sivas'a, Bülent Buca'dan Eskişehire, Samet Aybaba Buca'ya, Mesut Bakkal'da bir ihtimal Gençlerbirliğine.... diye uzayıp gidecek. Bu da bana Cem Yılmaz'ın Gora filmindeki Erşan Kuneri karakterinin meşhur repliğini hatırlattı;
Yok abi yok mümkün değil. Benim adım Erşan Kuneri. Pornocumuyum ben. Donla sevişçek dedim ben. Tabi canım tabi ahçı uşak bahçıvan şöför hepsi. Köşkte geçiyor olay zaten abi. Ahçı bahçınava bahçıvan şöförü, şöför uşağı sonra hepsi uşağı. Tabi canım tabi bastır hemen afişi seçip gönderiyorum filmin adı Grup İndirimi..."

26 Ekim 2010 Salı

Derbinin Ardından

Onbir yıl sonra Kadıköy'de ilk defa puan verdi Fenerbahçe. Her iki cephede de maç öncesi tarihi fark olur beklentisi, Hagi'nin gelmesiyle makul bir sonuca, beraberliğe hatta sürpriz bir Galatasaray galibiyetine dönüşmüştü.

Maça beklentim doğrultusunda başlamıştı Fenerbahçe. Konyaspor maçından sonra yazdığım kadro aynen sahadaydı. Galatasaray'da en büyük değişiklik ilk onbirde oynayan Elano, Cana ve oynatılmayan İnsua'ydı. Her zamanki oyununu oynamak için sahada olan Fenerbahçe'nin karşısında önce yenilmemek için çıkmış bir Galatasaray vardı. Rijkaard'ın takımından en büyük farkı ise rakibi ısıran bir takım olmasıydı. Karşılaşmanın hemen başında göze çarpan orta sahadaki Galatasaray üstünlüğünü fark etmişti Aykut Kocaman. Kulübeden ısınmaya gönderdiği ilk oyuncu bu nedenle Cristian'dı. Ancak ne hikmetse 90 dakika boyunca ısındı ancak oyuna girmedi Brezilyalı. İkinci yarı Stoch'un sıfıra indiği iki pozisyonu saymazsak, solda Caner ve Stoch, sağda Gökhan ve Dia ne anlaşabildiler ne de etkili ataklara imza atabildiler. Neill'in futbol oyun kurallarını zorlayan markajı Niang'ı bundan önceki karşılaşmalardan daha etkisiz kıldı. Buna Alex'in vasatın altında futbolu da eklenince Fenerbahçelilere Yobo ve Volkan'ı alkışlamak kaldı 90 dakika boyunca. İkinci yarının hemen başında beklenen oyuncu değişikliği ancak 70.dakikada Alex-Semih değişikliği ile vücut buldu. Kanatlardaki etkisizliği Kazım'la çözme olasılığı da ancak Dia kasığından sakatlanınca Aykut Kocaman'ın aklına gelebildi. Bu kadro yapısı ve oyun anlayışıyla Galatasaray maksimumunu sahaya koyarken Fenerbahçe'de vasatı aşan oyuncu sayısı bir elin parmakları kadardı ancak. Böyle oluncada onbir sene sonra Galatasaray taraftarı bu stadta üçlü çektirme keyfini yaşadı. Ezeli rakibin sahasında yenilmemek elbetteki önemli. Buna bir de yıllardır süren mağlubiyetler de eklenince alınan bir puana verilen tepkileride normal karşılamak gerekiyor.

Derbileri kazanamamakla suçlanan Aykut Kocaman bana göre yine erken ve yersiz eleştiriliyor. Sezonun henüz başındaki takımın form durumu ortadayken deplasmanda alınan 3-2 lik Trabzon mağlubiyeti ve 90 dakikasını üstün oynadığın Beşiktaş derbisini 1-1 bitirmiş bir hocayı büyük maçları oynayamamakla suçlamak için erken. Yine de derbide oyuncu değişikliklerinde biraz daha radikal olmasını beklerdim Aykut hocanın.

Maç sonrası konuşulmayan hakem hataları, tribündeki küfürler, lazerler vs nin bana göre tek nedeni Galatasaray'ın Kadıköy'den istediğini almış olmasıydı. Medyada Fenerbahçe ağırlığı olduğunu savunanlara maç öncesi yaratılan kamuoyu ve maç sonrası yazılanlar en büyük cevaptır. Tabi anlamak isteyene.

Fenerbahçe kazanmayı ne kadar istedi, maça ne kadar iyi hazırlandı bu uzun uzun konuşulabilir ancak maç öncesi ve maç sırasında gözlenen Fenerbahçe taraftarının bu maça önceki yıllara göre daha az hazır oluşuydu. Ne görsel bir şölen (Dejavu çalışmasını saymıyorum ki bunu bundan sonraki Türkiye kupası maçlarında da tekrarlar mıyız bilmiyorum) ne de 90 dakika boyunca rakibi boğan bir destek vardı tribünlerde.

Kısacası karambole getirilmiş bir Galatasaray derbisini iki puan kaybederek kapattık. Bu sene ezeli rakibe verilecek en güzel cevap ise yeni stadlarında onları yenmek olacaktır. Bu nedenle sezonun ikinci yarısında ligteki sıralama ne olursa olsun tedirgin olan taraf Galatasaray olacaktır.

Günün Sözü: "Sabri, futbolculuk yaşantısında Kadıköy'de ne galibiyet, ne beraberlik gördü. Dolayısıyla bu sonuçtan sonra gidip taraftara 3'lü çektirmesi gayet normal" H.B.Kutlualp

Spor Toto Süper Lig 9.Hafta



22 Ekim 2010 Cuma

Kralı Gelse Kaç Yazar

Bu ülkede spor yazarlarını okurken aklıma bazen şu soru takılıyor. Bu adamlar her gün yazacak uzunca bir konuyu nereden buluyorlar? Ama aynı ben bazen de diyorum ki; Bu memlekette öyle işler oluyor ki değil köşe yazısı biraz kassam kitap bile yazabilirim. İki gün sonra bu ülkede sezonun en önemli iki maçından biri oynanacak. (Diğeri de deplasmandaki Galatasaray maçı) Derbi üzerine yazıp çizmeyi, derbi öncesi ve sonrasındaki öngörülerimi paylaşmak istiyordum ki Galatasaray'ın teknik adam arayışı ve çözümü sevgili ülkemdeki teknik adama bakış ve ondan beklentiler konusunda bana ilham verdi ve bu yazıyı yazdırdı.
En canlı ve somut örnek olması nedeniyle örnekleri Hagi'nin Galatasaray'a transferinden vereceğim. Ama blogu takip eden Galatasaraylı dostların alınganlık yapmasına gerek yok. Konu hiç bir kulübümüzde farklılık göstermiyor.
Hagi'nin Galatasaray'ın başına tekrar getirilmesindeki gerekçeleri sıralayacak olsak bu camiada çok özel bir yeri olduğu, ligimizi tanıdığı, futbol bilgisi ve karizması gibi özelliklerini listenin en başına yazabiliriz. Bu özellikler tabiki de bir teknik adamda olmasını istediğimiz şeyler. Peki Adnan Polat döneminde görev yapmış diğer teknik adamların hangisinde bu özellikler yoktu? Karl-Heinz Feldkamp'ta en az Hagi kadar camianın içinden, ligimizi tanıyan, futbol bilgisi ve karizması olan bir hocaydı. Bülent Korkmaz Hagi'den sonra en önemli bayrak oyuncuydu bu camiada. Gençlerbirliği'nde staj dönemini tamamlamış en zor zamanda görevi kabul etmişti. Rijkaard için açıklama yapmak zaten tuhaf kaçacak ama belki tek eksik yönü ligimize yabancı olması olabilirdi ki iletişim çağında bu en kolay telafi edilebilir eksiğiydi. Skibbe bu hocalar içinde camia tarafından en kuşkulu yaklaşılanıydı. Cevat hocayı ise geliş hikayesi nedeniyle değerlendirme dışında tutuyorum. Lafı fazla dolandırmadan söylemek istediğime geleyim. Bugün Hagi'yi Galatasaray'ın başına getiren meziyetlerin tamamı yada bir çoğu bu kulübe Adnan Polat döneminde getirilen sonra kapı önüne konulan teknik adamlarda da vardı. Rijkaard geldiğinde değil Galatasaray'da Türkiye'de futbol devrimi bekledik hepimiz. Sadece biraz sabır dendi. Daha bir ay öncesine kadar sözleşmesi ne olursa olsun uzatılacak dendi. Ama bir Fenerbahçe yenilgisi korkusu total futbol temsilcisinin sonunu getirdi. Çünkü Fenerbahçe'ye yenilmemek Galatasaray'da devrim yapmaktan daha önemlidir bu topraklarda. Bülent Korkmaz'ın gelişinde yazdıklarımı hatırlıyorum. Boş mukavele ile gelişinde alkış tutanların, kovulurken bavulunu toplamaya bile yardım etmeyeceklerini söylemiştim. Nitekim Aslan Yürekli Bülent Korkmaz bu kulüpten korkak futbol oynatıyor gerekçesiyle ıslıklanarak ve tazminatsız gönderildi.
Bu gün Hagi için "işte aradığımız hoca, 2000 ruhunu geri getirecek adam" namelerini düzenlerin bundan önceki hocaların gelişinde de farklı söylemde olmadıklarını internette biraz gezinerek görebiliriz. O nedenle "Hagi değil Mourinho gelse ne değişir" diyenlerdenim. Ama bunu Fenerbahçe'yi yine yenemezler manasında söylemiyorum. Bu ülkede teknik adamsan kariyerin, karizman, camiadan olman, futbol zekan seni ancak yarım sezon idare eder. Yarım sezondan sonra üst üste alacağın üç mağlubiyet, yada bir tane ezeli rakip hezimeti gidiş uçak biletin olur. Gerisi hikaye. Sonrada çayın, sigaranın yanına muhabbet olursun. "Aslında iyi adamdı şu Löw. Şampiyon yapmış İspanya'yı Del Bosque. Hiddink geliyormuş milli takıma" diye. İşin en trajik yanı ise yıllar önce üç maç sonunda kovaladığın adamın kariyerini konuşursun yıllarca. Başka takımlarda yaptıklarına imrenirsin. İki gün sonra milli takımının başına gelir kovalamak için yırtınırsın bu defa.
Herkesin kafasında takımının başındaki hocadan beklentileri var. Genelleme yapacak olursak saha kenarında maçı yaşamasını isteriz. Futbolcular kadar terlesin, gol atıldığında yumruk şov yapsın, bizi de tanısın isteriz. Duygusal oyuncularımız var ya gazın kralını versin onlara. Baba şevkatinde olsun ama yeri geldi mi baba dayağını da atsın. Mikrofonlar uzatıldığında öyle kelamlar etsin ki bir hafta onu konuşalım. Gelirken sözleşmesine özel maddeler koydurmasın, giderken de tazminat istemesin deriz. Deriz de Yılmaz Vural milli takımı çalıştırsın yada Fenerbahçe'ye hoca olsun dediklerinde de "Abi kaldıramaz büyük takımı Trabzon'da gördük işte" deyip ters köşeye yatırırız karşımızdakini. Ama az önce çizdiğim profile en yakın hoca Yılmaz Vural değil midir? Köln Spor Akademisi bitirmişliğini de ezberden biliriz. Ama gelsin istemeyiz. Onun yerine "Daum'u getir en kötü ikinci oluruz" dersin. İkinci yapar takımı, gönderirsin. Gönderirken "Avrupa başarısı yoktu" dersin. İkinci kez getirdiğinde bunu göz ardı edersin. Avrupa'da seni çeyrek finale taşıyan hocayı biladeriyle takıştığın için yollarsın. Fatih Terim milli takımı finallere götüremez "Bu işler sadece karizmayla olmuyor" dersin. Şenol Güneş dünya üçüncüsü yapar seni "Abi ama adamda da karizma yok ya" dersin. Hoca hem gençleri oynatsın isteriz, "bu maçta da bu gençler oynatılır mı canım" dersin. Dersin de dersin yani.
Uzattık bitirelim. Bugün Galatasaray'a Hagi'nin getirilmesi bir çok Galatasaray'lı gibi Türk futbol severlerini de olması gerektiği kadar heyecanlandırmıyorsa sorun; yıllardır suçu hep onlara attığımız teknik adamlarda değil, günü kurtarmak için bir gün önce söylediğini ertesi gün dansöz gibi kıvırarak değiştiren yönetimlerdedir. Yönetimleri bir sezon boyunca istifaya çağırırken iki tane yıldız transferine tav olup bu defa alkış tutan taraftarlardadır. O nedenle bu gözler daha ne kovalanan Rijkaard'lar, ne geri gelen Daum'lar, ne kıymeti bilinmeyen dünya şampiyonları görecektir. Spor medyamıza da kim gitsin yerine kim gelsin tasası düşecektir.

Futbol Ekranı

22 Ekim Cuma
20:00 Karabükspor-Eskişehirspor / Lig TV
20:00 Sivasspor-Bucaspor / Digi
21:30 Hamburg-Bayern Munih / TRT 3
23 Ekim Cumartesi
14:00 K.Erciyesspor-Boluspor / TRT 1
14:45 Tottenham-Everton / Spormax
15:30 İstanbul BŞB-Gaziantepspor / Digi
16:30 M.Gladbach-W.Bremen / TRT 3
17:00 Chelsea-Wolves / Spormax
19:00 Antalyaspor-Konyaspor / Digi
19:00 R.Zaragoza-Barcelona / NTV Spor
19:00 Trabzonspor-Gençlerbirliği / Lig TV
19:30 West Ham-Newcastle / Spormax
21:00 Real Madrid-Racing Santander / NTV Spor
23:00 Valencia-Mallorca / NTV Spor
24 Ekim Pazar
13:10 CSKA Moskova-Rubin Kazan / Spormax
14:00 Giresunspor-Samsunspor / TRT 1
14:30 Ankaragücü-Bursaspor / Lig TV
15:30 Stoke City-Manchester United / Spormax
15:30 Manisaspor-Kasımpaşa / Digi
16:30 Dortmund-Hoffenheim / TRT 3
17:30 Kayserispor-Sivasspor / Digi
18:00 M.City-Arsenal / Spormax
18:00 PSG-Auxerre / Kanal A
18:30 Leverkusen-Mainz / TRT 3
19:00 Fenerbahçe-Galatasaray / Lig TV
19:30 Gaziantep BB-Altay / TRT 1
22:00 Lille-Marsilya / Kanal A
22:00 Villareal-A.Madrid / NTV Spor
25 Ekim Pazartesi
20:00 Kayserispor-Beşiktaş / Lig TV
22:00 Real Sociedad-Deportivo / NTV Spor

19 Ekim 2010 Salı

Üç Puandan Daha Fazlası

Fenerbahçe'nin oynadığı her maç sonrası maç analizi yapmak gibi bir alışkanlığım yok. Ancak Konyaspor maçında oynanan oyun ve oyuncu performansları ile ilgili söylemek istediğim şeyler var. Fenerbahçe bu sezon ilk defa İstanbul dışında bir maçı kazandı. Kazanırken de ilk 11'de ilk defa Brezilyalıları yoktu. Son bölümde oyuna giren A.Santos dışında da oynayan Brezilyalı. Başkaları gibi, bir takımdaki Brezilyalı sayısı konusunda takıntıları olan biri değilim. Alex'in bu takımda mukavelesi olduğu sürece de oyun şeklinin ona göre yapılmasını savunanlardanım.
Volkan Demirel hatasız maçlarından birini çıkardı gün gece. Bir ara parmağında yaşadığı sorun derbi öncesi yürekleri ağza getirse de, oyuna devam etmesi ve performansı aynı şekilde yüreklere su serpti. Sol bekte oynayan Caner Fenerbahçe formasıyla en iyi maçını oynadı bana göre. Diri ve mücadeleci yapısı, az ama etkili ortaları, savunma yönündeki pozitif gelişimi A.Santos'un işini bir hayli zorlaştıracak. Bu takım Yobo'nun oynadığı sürelerde sadece 1 gol yedi şimdiye kadar. Çabukluğu ve sakinliği ile bu mevkinin ilk adamı olduğunu bir kez daha gösterdi. Maçtaki tek hatası kalemizde gol olsada 90 dakika boyunca yaptığı işler fazlasıyla iyiydi. Lugano alışageldiğimiz oyun anlayışında ancak agrasif tavırlarından uzaktı. Gökhan Gönül vasatın üzerine çıkamadı. Yenilen golün onun kanadından gelmiş olması da son dönemde yaşadığı az da olsa performans düşüklüğünün göstergesiydi. Maçın adamı hiç şüphesiz ilk defa önlibero mevkinde oynayan Mehmet Topuz'du. İki sezondur Emre'nin yanına aranan doğru isim sanırım Topuz. En azından mevcut kadro içinde. Mücadelesi, fizik gücü ve top tekniği ile oyunun iki yönünü de oynayabilecek donanıma sahip olan Topuz dün gece savunma yönünü kusursuz oynadı. Emre'nin yükünü azaltmasıyla Emre'de bir maçı 90 dakika oynamış oldu. Emre Fenerbahçe'ye geldiği günden beri sürekli üzerine koyarak oynuyor. Onun bu formu, geldiği günlerde ona sallayanlara tokat gibi cevap oluyor. Maç içerisinde attığı ters toplar bir anda rakibin dengesini bozuyor. Dia'nın ilk yarıdaki performansını görünce kendi kendime şu soruyu sordum.Hafta içi serum tedavisini gören bu Dia mı? Hücumdaki etkinliğini takım savunması ile birleştirdiği gün kusursuza yakın bir oyun çıkaracaktır. Uzun zamandır formsuz olan Stoch'un dün gece topla yaptıkları, topsuz oyundaki eksikliğini kapatsa da savunma yönünün zayıflığı hala bu takım için bir handikap. Son bölümlerde Alex'in pozisyonunda oynaması da takım için güzel bir alternatif. Attığı gol de klasının vücut bulmuş haliydi. Yüreğimiz ağzımızda izlediğimiz Niang'ın tutukluğu tamamen kendini riske etmek istememesinden kaynaklıydı. Aykut hocadan maça Niang yerine Kazım ile başlama cesaretini beklerdim doğrusu. Semih ile ilgili yazacaklarım onun hakkında bundan önce söylenmişlerin tekrarı olmaktan öteye geçmeyecek. Uzun süre sonra oynama şansı bulup bir gol bir asist yapması Semih'i biraz bilenleri asla şaşırtmıyor. Atılan dört gol, kazanılan üç puanın yanında dün gece Semih, Mehmet Topuz ve Caner Fenerbahçe için diğer kazançlar olmuştur. Yine son bölümlerde oyuna giren Gökay, Aykut hocanın altyapıdan gelenlere şans tanımaya devam edeceğinin habercisiydi. Maçın Fenerbahçe adına tek üzücü tarafı Özer'in maçın hemen başında sakatlanmasıydı. Lig TV'nin önce ayak tarak kemiği kırıldı diye duyurduğu sakatlığın bugün daha hafif olduğunu öğrenmek burukta olsa bir sevinç oldu bizim için. Galatasaray maçı öncesi gollü, kartsız ve minimum sakatlıkla atlatılmış bir maç olması tüm taraftarın dileklerinin kabul olması gibiydi. Maç sonunda Ziya Doğan'ın Aykut Kocaman'a sallama çabaları ise gündemi değiştirme çabalarından öteye gitmeyen talihsiz açıklamalardı.
Dün geceki performanslara ve sakatlık durumlarına bakıldığında Galatasaray derbisine çıkması muhtemel onbirin de şu şekilde olacağını düşünüyorum.
Volkan-Gökhan Gönül-Lugano-Yobo-Caner-Dia-Mehmet Topuz-Emre-Stoch-Alex-Niang
Derbi biletlerimiz ve maç organizasyonumuz hazır. Bunu da başka bir postta paylaşalım. Görüşmek dileğiyle.

Spor Toto Süper Ligi 8. Hafta

Haftalar ilerledikçe yaptığım öngörülerin doğru çıkıyor olmasının garip bir memnuniyeti içerisindeyim. "Ben söylemiştim" egosundan arınmak zordur çünkü. Bursaspor'un puan kayıplarının olacağını, Ekim ayı sonlarına doğru takımların radikal kararlar almak zorunda kalacağını, üst sıralarda puan farkının kapanacağını, Karabük'ün ligin flaş takımı olacağını belirtmiştim. Kayserispor ise öngörülerimi haksız çıkaracak bir performans sergiliyor. Gol yağmuru şeklinde geçen haftada sadece İstanbul'da oynanan 3 karşılaşmada 17 gol atıldı. Trabzonspor'un 7 golü sonrası Yılmaz Vural'ın istifasını beklerken Thomas Doll ile yollar ayrılınca "Teknik Direktör Toto" yarışmasını da tamamlamış olduk. Beşiktaş ve Galatasaray'ın 3'er, Bursaspor'un 2 puan kaybettiği haftada Fenerbahçe 3 değil 11 puan kazanmış oldu. Lige farklı Fenerbahçe mağlubiyeti ile başlayan Antalyaspor'daki dirilişin bir benzerini Hikmet Karaman'ın gelişiyle Manisaspor da yaşamakta. Trabzonspor'dan sonra Beşiktaş'ı da 3 golle yenmek kolay iş değildi. Taraftarla takışan Ümit Özat'ın sahada aldığı sonuçlar ve arkasındaki yönetim desteği yerini sağlamlaştırmış durumda. Bucaspor, Sivasspor ve Kasımpaşa'yı zor bir sezon bekliyor. Bu takımlara Konyaspor ve Gençlerbirliği'ni de ekleyebiliriz. 9.hafta bu ligin en çok beklenen maçını sunuyor futbolseverlere. Fenerbahçe-Galatasaray derbisi öncesi Fenerbahçe cephesinde işler yolunda giderken Galatasaray'da işler fazlasıyla karışık. Derbi başka bir postun konusu zaten. 8. hafta atılan 40 gol, Beşiktaş ve Galatasaray'ın kendi evlerinde gollü mağlubiyetleri ve Trabzonspor'un attığı 7 golle arşivimizdeki yerini alıyor.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Biri Caner'i Durdursun

Önce
Sonra
Şimdi

Tamam kabul benim de pembe gömleğim var. Seviyorum da bu rengi ama bu nedir Allah aşkına? Hadi kendine acımıyorsun pembe don giyiyorsun ama bari yeni aldığın BMW Z4'üne yazık be Caner.

Doll Gitti Yarışma Bitti

Rıza Çalımbay'dı, Bülent Uygun'du derken nihayet Thomas Doll 'ün görevine son verildi ve blogtaki yarışma sona erdi. Sona erdi diyorum çünkü şu an kadar yazılan yorumların içinde sadece hakang Thomas Doll adını vermişti. 6 Ekim'de postun yorum bölümüne aynen şöyle yazmıştı.
"hakang dedi ki... Thomas Doll (Gençlerbirliği) Frank Rijkaard (Galatasaray) bunlar gider. uzun sürmez 2 hafta sonra yarışmayı kazanırım tango."
Gün itibariyle Thomas Dool yok. Rijkaard ise topun ağzında. Fenerbahçe derbisine Baros yetişebilir ama Rijkaard yetişemeyebilir. Hal böyle olunca da Hakan'ı tebrik etmekten başka bişey kalmıyor geriye. Süpriz hediyesi de çok yakında hazır. Yarışma için bloga yorum yazan herkese de teşekkürler. Yeni bir yarışmada görüşmek dileğiyle...

17 Ekim 2010 Pazar

Satılık Ferrari

Resme tıklayın büyüsün
Beşiktaş sahasında Manisaspor'a 3-2 kaybedip Fi-yakasını bozdurunca aksiliklerde üst üste gelmeye başlamış. Ferrari'nin sol üst arka adalesinde ödem oluştuğu ve 3 hafta boyunca oynayamayacağı bilgisini de basında güvenin (!) adı olan Milliyet'in internet sitesinden alıyoruz. Haberin hemen altındaki linkte de "en gerçek ve en uygun fiyatlı 2.el FERRARI ilanları için tıkla" yazıyor. Sevgili Milliyet yetkilileri fiyatlar gerçek de siz şaka gibisiniz ya....

15 Ekim 2010 Cuma

Tango & Futbol


Hayatımdaki iki tutku aynı videoda. Benim için özel bir video. Umarım beğenirsiniz. Teşekkürler Güneş...

Futbol Ekranı

15 Ekim Cuma
20.00 Bursaspor – Kardemir Karabük (LİG TV)
21.30 Köln – Borussia Dortmund (TRT 3)
16 Ekim Cumartesi
14.00 Kartalspor – Kayseri Erciyesspor (TRT 1)
15.30 Eskişehirspor – İstanbul Belediye (DIGITURK)
16.30 Bayern Münih – Hannover (TRT 3)
17.00 Arsenal – Birmingham (SPORMAX)
17.00 Manchester United – West Bromwich (SPORMAX)
17.30 Gaziantepspor – Bucaspor (DIGITURK)
19.00 Beşiktaş – Manisaspor (LİG TV)
19.00 Atletico Madrid – Getafe (NTVSPOR)
19.30 Aston Villa – Chelsea (SPORMAX)
21.00 Barcelona – Valencia (NTVSPOR)
23.00 Malaga – Real Madrid (NTVSPOR)
17 Ekim Pazar
14.00 Boluspor – Denizlispor (TRT 1)
15.30 Everton – Liverpool (SPORMAX)
15.30 Gençlerbirliği – Antalyaspor (DIGITURK)
15.30 Kasımpaşa – Trabzonspor (LİG TV)
16.30 Kaiserslautern – Eintracht Frankfurt (TRT 3)
17.30 Kayserispor – Sivasspor (DIGITURK)
18.00 Blackpool – Manchester City (SPORMAX)
18.30 Hoffenheim – Mönchengladbach (TRT 3)
19.00 Galatasaray – Ankaragücü (LİG TV)
19.30 Çaykur Rize – Giresunspor (TRT 1)
22.00 Sporting Gijon – Sevilla (NTVSPOR)
18 Ekim Pazartesi
20.00 Adanaspor – Diyarbakırspor (TRT 6)
20.00 Konyaspor – Fenerbahçe (LİG TV)

9 Ekim 2010 Cumartesi

Büyük Resime Bakabilmek

2012 Avrupa Şampiyonası Elemeleri A Grubu'ndaki üçüncü maçımızda Almanya'ya 3-0 mağlup olduk. Günlerdir medyanın sulandırdığı Mesut Özil olayına öyle takıldık ki bu sabah gazete manşetleri yine "Mesut" üzerineydi. Nasıl takıntılı bir milletiz ki Mesut olayını memleket meselesi haline getiriyor, Mesut'un seçimini hazmedemiyoruz. Yenilgiyi neredeyse Mesut'un bizde olmamasına bağlayacağız. Bunlara takılıp büyük fotoğrafı göremiyor yada görmek istemiyoruz.
Mesut Özil ile ilgili fikirlerimi bu blogta daha önce paylaşmıştım. Tekrarlamaya gerek yok. Tercihine saygı duyuyorum. Hazmedemeyenlere de soruyorum. Mesut'un hayatının hangi evresinde bir şey verdikte kendisinden bir şey bekliyoruz? Olayı vatan, millet, sakarya üçlemesine sokup bu şekilde yorumlamak manasız çıkarımlara yol açmaktan başka fayda getirmiyor. Milli takımın sorunu Mesut'un bizde oynamaması değil aksine daha vahimdir. Gelin dün gece maça başlayan ilk onbirimize bir göz atalım.
Volkan, Gökhan Gönül, Ömer, Servet, Sabri, Özer, Nuri, Aurelio, Emre, Hamit, Halil. Bu onbir adamın 6 (yazı ile altı) tanesi futbola bu topraklarda başlamadı. Kişisel gelişimlerini Türkiye'deki herhangi bir takımda tamamlamadı. Aurello'nun durumu malum. 72 milyonluk ülkede önlibero bulamayınca Türk vatandaşı yapmak zorunda kaldık. Hamit, Halil ve Nuri Almanya'da başladıkları futbol hayatlarını hala orada sürdürüyorlar. Özer ve Ömer Erdoğan da 18-20 li yaşlarına kadar Almanya'da yetişen daha sonra ülkemizde futbol oynayan sporcularımız. Yani anlayacağınız dün geceki veryansımız bu altı ismin yanına bir yedincisini katamamış olmaktı. Resim bu olduğu halde konuşulanlar trajikomik kalıyor. Mesut İstiklal marşını okuyacak mı? Gol atarsa sevinecek mi? Türk Milli takımını seçseydi Real Madrid'e gidebilir miydi? vs vs...
Mesele Mesut meselesi değil bu ülkede futbolcu yetiştiremediğimiz gerçeğidir. Milli takımda kaleci mevkii dışında altrnatifli tek bir mevkimiz yok. Gökhan Gönül alternatifsiz. Stoperlerimiz 30 yaşındaki Servet ve 33 yaşındaki Ömer Erdoğan. Servet'in burnu kırıldı.Azerbaycan maçında kimi oynatacağımızı kara kara düşünüyoruz. Önlibero, forvet, oyun kurucu mevkilerini anlarımda sol bek için bile sağ bekten Sabri'yi devşirmeyi anlayamıyorum. Aurello sakatlanınca çöken bir orta sahamız, Süper Lig gol krallığında esameleri okunmayan forvetlerimiz var. Büyük takımlarımızın alt yapı yatırımları, U15,U16,U17 Milli takımlarımızın başarıları var ama milli takım hala Servet'in Aurello'nun, 33 yaşında milli takımla tanışan Ömer Erdoğan'ın eline bakıyor. Messi'li Arjantin Dünya kupasında bu Almanya önünde ne hale düşmüşken Mesut bizde oynasa ne olacak ki? Günlük başarılarla avunduğumuz, asıl sorunları analiz edip çözüm yolunda adımlar atmadığımız sürece daha çok Dünya Kupasını, Avrupa Şampiyonasını Milli takımımız olmadan izleriz.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Taraftar Göreve

Üç sezon önce Süper lig'e çıktıklarında en çok sevinenlerdendim. Futbol kültürünün fazlasıyla gelişmiş olduğu şehirlerin başında geliyordu Eskişehir çünkü. Mazisindeki başarılar, futbol ve taraftar potansiyeli ile Süper ligi en çok hak eden Anadolu takımıydı bana göre. Geçen sezonu da büyüklerin belalısı olarak iyi sayılabilecek bir yerde 55 puanla 7. bitirmişlerdi. Bu başarıda elbetteki Rıza Çalımbay'ın da büyük katkısı vardı. Takımın başında 3. sezonuna girmişti ki bu bile Türkiye'de bir hoca için gerçekleştirmesi zor bir durumdu. Nedense bu sene işler ters gitmeye başladı 7. hafta sonunda hala galibiyetle tanışamamıştı takım. Aldığı iki beraberlikle ligin sondan ikinci sırasına kadar gerilemişlerdi. Ancak futbol kamuoyu Eskişehir'deki potansiyelin öylesine farkındaydı ki kimsenin ağzından küme düşme lafı çıkmıyordu. Yine de bir kan değişikliği takıma iyi gelebilirdi. Ne de olsa burası Türkiye'ydi. İşler sarpa sarınca ilk giden teknik adam olurdu çoğunlukla. Öyle de oldu Rıza Çalımbay geçen hafta istifa etti. İstifasını açıklarken de zehir zemberek laflar etti. Ümit Karan'ı oyuncularını takımı sabote etmesi yönünde telkin etmekle suçladı. Giden hocanın yerine yönetimin Bülent Uygun'la malumunuz şekilde anlaşması ise bunların üzerine tuz biber oldu. Bülent Uygun'un transferi ayrıca bir yazı konusudur. Şu an için söyleyebileceğim tek şey o asker selamını artık aynanın karşısında kendi kendine verebilir. Asker dediğin adam dimdik durur çünkü.
Yine de benim derdim ne Eskişehirspor yönetimiyle, Ne Bülent Uygun'la ne Rıza Çalımbay'la ne de Ümit Karan ile. Hakkında bir kaç defa yazı yazdığım Eskişehirspor taraftarından bir beklentim var. Bu camianın taraftarı hoca gitsin diye oyunculara telefon açıp oynamayın diyen bir oyuncuyu (!) alkışlamaz. O adamı değil kaptan, sahaya sokmaz. Bu şekilde transfer edilmiş bir hocanın arkasında da durmaz.Bando Es Es' in misyonumuz dediği satırları daha öncede paylaşmıştım. Aynen şöyle diyorlardı "1965 ruhunun daha büyük kitlelere ulaştırılmasına yardımcı olmak. Hiçbir kurum ve kuruluşa bağlı kalmaksızın, her zaman ve her koşulda Örnek Taraftar Duruşunu sergilemek. Gelecek nesillere sportif ve kültürel anlamda her zaman övünebilecekleri bir miras daha bırakabilmek."
Şimdi bir eylem bekliyorum bu taraftardan. Kırıp dökmeden ama tam adresine ulaşacak eylemler. Bu camiayı spor kamuoyu önünde küçük düşüren olaylara Eskişehirliye yakışır bir tepki.

Madalyonun Öbür Yüzü


Milli maçlar nedeniyle bu hafta lige ara verdik. Bu aradan yararlanarak bende Fenerbahçe ve Milli Takımlar ile ilgili daha önce yaptığım bir tesbiti sizlerle paylaşmak istiyorum.
Milli Takımlara 11 oyuncu gönderdiğimizi resmi site dün duyurdu. Kadro kalitesinin göstergelerindendir milli oyuncu sayısı ve 11 gerçekten iyi bir sayı. Niang, Dia, Yobo, StochAndre Santos ve Lugano ülkelerinin milli takımlarına;  Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Emre Belözoğlu, Semih Şentürk ve Özer Hurmacı da A Milli Takımımız aday kadrosuna çağrıldı. Selçuk Şahin ise yaşadığı sakatlık nedeniyle son anda kadrodan çıkartıldı. Milli Takıma çağrılan futbolcularımızdan Andre Santos, Özer ve Semih dışındakilerin ilk 11 deki yerleri de garanti görünüyor. Tüm bu gelişmeler Bir Fenerbahçe'liyi gururlandıracak cinsten. Ancak asıl bahsetmek istediğim konu bu değil.
Yakın zamanlarda Ümit (U21), U20, U19, U18, U17, U16 ve U15 Milli Takımlarımızın da aday kadroları açıklandı. Milli Takımlara oyuncu göndermede A Milli Takımlar seviyesinde yakaladığımız başarı diğer milli takım katagorilerinde nasıl bir bakalım.

      Abdulkadir Kayalı                               Özgür Çek
8 Ekim'de Fransa, 12 Ekim'de Belçika ile karşılaşacak Ümit Milli Takım (U21) aday kadrosunda malesef Fenerbahçe'den oyuncu yok. 1,5 yıllığına İstanbul BB' ye kiralanan Abdulkadir Kayalı'yı saymazsak. Özer Hurmacı'nın transferinde Ankaraspor'a satılan Özgür Çek Ümit Milli aday kadrosunda ancak şu an A2 takımında oynayan yada diğer altyapı takımlarındaki Fenerbahçelileri bu 20 kişilik kadroda göremiyoruz. Merak edenlere söyleyeyim kadroda Galatasaray'dan 5, Gençlerbirliği'nden 3, Kasımpaşa'dan 2 oyuncu var.

U20, Milli takımında durum Ümit Milliden farklı değil. 9-12 Ağustos'ta Ukrayna'daki tuırnuvaya katılan takımda yine Fenerbahçe'den oyuncu bulunmuyordu. Bursaspor 4, Galatasaray ve Gençlerbirliği 3, Beşiktaş ise 2 oyuncusunu göndermiş U20 Milli Takımına.

       Okan Alkan          Berkay Öztuvan       Gökay Iravul
U19 A Milli Takımdan sonra oyuncu gönderebildiğimiz ilk milli takım olarak görünüyor. Berkay Öztuvan, Gökay Iravul ve Okan Alkan 28 ve 30 Eylül'de Bolu'da Polonya ile oynanan maçın aday kadrosuna çağrılmış. Bu kadroda Fenerbahçe'den 3 oyuncu bulunurken, Beşiktaş 2, Bursa, Galatasaray ve Trabzonspor'dan 1'er oyuncu kadroya girebilmiş.

U18'deki durum da  U21 ve U20 den farklı değil. 23-29 Ağustos tarihlerinde Çek Cumhuriyet'inde düzenlenen Vaclav Jezek Turnuvası için çağrılan aday kadroda Galatasaray'dan 3, Gençlerbirliği'nden 2, Beşiktaş ve Bursaspor'dan 1'er oyuncu bulunurken Fenerbahçe'den oyuncu bulunmuyordu.

U17 Milli Takımımızın 22-27 Eylül tarihlerinde İzlanda'da oynadığı U17 Avrupa Şampiyonası Eleme Turu 7. Grup maçı aday kadrosunda Fenerbahçe'den Recep Niyaz ve Beykan Şimşek bulunuyordu. Hatta Beykan Şimşek'in Çek Cumhuriyeti maçında hat-trick yaptığını daha önce blogta yazmıştım. Kadroda Bucaspor ve Bursaspor'dan 3, Beşiktaş, Gençlerbirliği ve İstanbul BB'den de 2'şer oyuncu bulunuyordu.

    Beykan Şimşek         Kerem Çağatay        Recep Niyaz
U16 Milli Takımımızın 27 ve 29 Temmuz tarihlerinde Rusya ile deplasmanda oynadığı özel maçların aday kadrosunda Fenerbahçe'den Recep Niyaz ve Kerem Çağatay bulunuyordu. Fenerbahçe gibi Beşiktaş, Manisaspor ve Bucaspor da milli takıma 2'şer oyuncu göndermişti.

U15 Milli Takımıda Fenerbahçe'nin oyuncu gönderemediği bir diğer milli takımımız. Bizim oyuncu gönderemediğimiz takıma Bucaspor 5, Beşiktaş, Bursaspor ve Samsunspor 2'şer oyuncu göndermiş.

Uzun lafın kısasına gelelim şimdi. A milli takımımız dışında farklı yaş gruplarından oluşan 7 tane milli takımımız daha var. Ve Fenerbahçe altyapısı bu takımların 5 tanesine 1 tane oyuncu bile gönderemiyor. Yedi takıma gönderdiğimiz toplam oyuncu sayımız sadece 6. Oysa biraz dikkatli incelediğimizde Galatasaray, Bursaspor ve Gençlerbirliği altyapılarının tüm milli takımlara oyuncu gönderebildiğini fark ediyoruz. Bu sene Süper Lige çıkan Bucaspor'un daha alt milli takımlarda ( U15, U16 ve U17) gönderdiği oyuncu sayısındaki üstünlük Bucaspor'u nasıl bir geleceğin beklediğini gösterir nitelikte.
Okan Alkan, Mert Günok ve Gökay Iravul ile yeniden canlandırdığımız altyapıdan A takımda oyuncu oynatma hadisesi kimsenin gözünü boyamasın. Görünen tablo yıllardır altyapısına farklı ve büyük yatırımlar yapan Fenerbahçe'nin hala istenilen düzeyden çok uzakta olduğudur.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Spor Toto Süper Ligi 7. Hafta

Bursaspor'un beklentilerimi haklı çıkaran ilk puan kaybını gerçekleştiği haftada Trabzonspor Beşiktaş'ı 1-0 yenerek haftayı Gençlerbirliğini 3-0 yenen Fenerbahçe ile beraber en karlı kapatan takımlar oldu. Karabük sezonun flaş ekibi olma yolunda bir adımı Galatasaray'ı yenerek attı ve sıralamada 6.lığa kadar yükseldi. Haftaya damgasını vuran bir olayda Bucaspor teknik direktörü Bülent Uygun'un istifası oldu. Milli maç arası nedeniyle önümüzdeki hafta maçların oynanmayacağı ligte Ekim ayının sonları bir çok takımda radikal kararların alınabileceğinin sinyallerini vermeye başladı.

Ne Yaptın Bülent Hoca?

Blogta başlattığım Teknik Direktör Toto yarışmasının üzerinden 48 saat geçmedi ki bu sabah Bülent Uygun'un istifası geldi. Tamamen bloguma sabotaj :) olarak düşündüğüm bu istifanın gerekçesini Bülent Uygun Bucaspor resmi sitesinden;
"Aradan geçen zaman zarfında oynadığımız futbolun; puan durumuyla paralel gitmeyen göstergesi ve yeni başkanımız sayın Şeref Üstündağ’ın göreve gelmesi daha sağlıklı bir vizyon ve bakış açısı oluşturabilmeleri nedeniyle milli takım maçları nedeniyle verilen aranın da bu değerlendirmeye katkısı olacağını düşünerek bu görevimden istifa ettim."
cümleleriyle açıklamaya çalışmış. Kasımpaşa ve Eskişehirspor'un henüz galibiyetle tanışamadığı ligimizde yenildiği Galatasaray'dan sadece 6 puan geride bir takımın teknik direktörün istifasını fazlasıyla şaşırtıcı buldum. Olan bizim yarışmaya oldu demeyeceğim çünkü yarışmayı bir sonraki istifa edecek olan hoca tahmini ve büyüklerden hangi hocanın gideceği şeklinde devam ettirme kararı aldım. Zaten şu ana kadar gelen yorumlarda Bülent Uygun adı geçmemişti. Anlayacağınız yarışma devam ediyor. Ama bu ligte bu yarışma ne kadar sürer o da ayrı bir konu. Yarışmaya katılmak için buraya tıklayabilirsiniz.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Önce Kim Gider? YARIŞMA

2010-11 sezonunun yedinci haftasındayız. Önce Manisaspor daha sonra Eskişehirspor teknik direktörlerini değiştirdi.Aykut Kocaman sezon başından beri diken üzerinde, Rijkaard'ın suyu ısınıyor, Trabzonspor'da işler kötü gitmeye başladı, Yılmaz hocanın Kasımpaşa'sı son sırada vs vs... Hal böyle olunca spor medyamız hergün bir teknik adamı kapının önüne koyuyor. Yerine yeni bir isim yazıyor. Benim de aklıma bunu blogta bir yarışmaya dönüştürme fikri geldi. Spor Toto Süper Liginde görev yapan teknik adamlardan önce hangisinin görevine son verileceği yada istifa edeceği üzerine bir Teknik Direktör Toto yarışması başlatıyorum. Katılımcılara kolaylık olması açısından tüm takımların teknik adamlarını biraz sonra aşağıda yazacağım. Daha hocası belli olmayan Eskişehirspor'un teknik direktörü de yarışmaya dahildir. Burası Türkiye :) Yarışma iki aşamadan oluşuyor. Birincisi tüm teknik adamlar içinde ilk kimin gönderileceğini bilmek. İkincisi ise çok daha fazla ses getireceğini düşündüğüm Bursaspor, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor başındaki teknik adamlardan hangisinin önce gideceğini bilmek. Her ikisini de doğru bilen ve ilk yazan arkadaşıma da küçük bir hediye düşünüyorum. Maddi anlamda çok kayda değer olmasada benden küçük bir anı olacak bişey. Hadi bakalım tahminlerinizi yorum bölümüne bekliyorum.
Not: Yazdığım 5 takımdan sezon sonuna kadar gönderilen olmazsa ilk giden hocayı bilen yarışmayı kazanır.

Edit: Bülent Uygun'un beklenmedik erken istifası yarışmayı sekteye uğratmadı. Yarışma bir sonraki hoca tahmininizle devam etmektedir.

Ertuğrul Sağlam (Bursaspor)
Bernd Schuster (Beşiktaş)
Yücel İldiz (Kardemir Karabük)
Frank Rijkaard (Galatasaray)
Şenol Güneş (Trabzonspor)
Shota Arveladze (Kayserispor)
Aykut Kocaman (Fenerbahçe)
Abdullah Avcı (İstanbul BŞB)
Mehmet Özdilek (Antalyaspor)
Thomas Doll (Gençlerbirliği)
Ümit Özat (Ankaragücü)
Tolunay Kafkas (Gaziantepspor)
Ziya Doğan (Konyaspor)
Samet Aybaba (Bucaspor)
Hikmet Karaman (Manisaspor)
Mesut Bakkal (Sivasspor)
Bülent Uygun (Eskişehirspor)
Yılmaz Vural (Kasımpaşa)

1 Ekim 2010 Cuma

Futbol Ekranı

1 Ekim Cuma
20.00 Karabükspor – Galatasaray (LİG TV)
20.00 Bucaspor – Eskişehirspor (DIGI)
21.30 Hannover – St. Pauli (TRT 3)
2 Ekim Cumartesi
14.00 Boluspor – Diyarbakırspor (TRT 1)
15.30 Manisaspor – Kayserispor (LİG TV)
16.30 Hamburg – Kaiserslautern (TRT 3)
17.00 Sunderland – Man.United (SPORMAX)
19.00 Zaragoza – Sporting Gijon (NTVSPOR)
19.00 Stoke City – Blackburn Rovers (SPORMAX)
19.00 Fenerbahçe – Gençlerbirliği (LİG TV)
19.00 Ankaragücü – Konyaspor (DIGI)
22.00 Santos – Palmeiras (SPORMAX)
22.00 St. Etienne – Marsilya (KANAL A)
23.00 Valencia – Athletic Bilbao (NTVSPOR)
00.30 Botafogo – Flamengo (SPORMAX)
3 Ekim Pazar
14.00 Kartalspor – Karşıyaka (TRT 1)
15.30 Man. City – Newcastle (SPORMAX)
15.30 İstanbul BŞB – Bursaspor (LİG TV)
15.30 Sivasspor – Gaziantepspor (DIGI)
18.00 Sevilla – Atletico Madrid (NTVSPOR)
18.00 Chelsea – Arsenal (SPORMAX)
18.30 B. Dortmund – Bayern Münih (TRT 3)
19.00 Trabzonspor – Beşiktaş (LİG TV)
19.00 Antalyaspor – Kasımpaşa (LİG TV)
19.30 Adanaspor – Tavşanlı Linyitspor (TRT 1)
20.00 Barcelona – Mallorca (NTVSPOR)
22.00 Real Madrid – Deportivo (NTVSPOR)