26 Ekim 2010 Salı

Derbinin Ardından

Onbir yıl sonra Kadıköy'de ilk defa puan verdi Fenerbahçe. Her iki cephede de maç öncesi tarihi fark olur beklentisi, Hagi'nin gelmesiyle makul bir sonuca, beraberliğe hatta sürpriz bir Galatasaray galibiyetine dönüşmüştü.

Maça beklentim doğrultusunda başlamıştı Fenerbahçe. Konyaspor maçından sonra yazdığım kadro aynen sahadaydı. Galatasaray'da en büyük değişiklik ilk onbirde oynayan Elano, Cana ve oynatılmayan İnsua'ydı. Her zamanki oyununu oynamak için sahada olan Fenerbahçe'nin karşısında önce yenilmemek için çıkmış bir Galatasaray vardı. Rijkaard'ın takımından en büyük farkı ise rakibi ısıran bir takım olmasıydı. Karşılaşmanın hemen başında göze çarpan orta sahadaki Galatasaray üstünlüğünü fark etmişti Aykut Kocaman. Kulübeden ısınmaya gönderdiği ilk oyuncu bu nedenle Cristian'dı. Ancak ne hikmetse 90 dakika boyunca ısındı ancak oyuna girmedi Brezilyalı. İkinci yarı Stoch'un sıfıra indiği iki pozisyonu saymazsak, solda Caner ve Stoch, sağda Gökhan ve Dia ne anlaşabildiler ne de etkili ataklara imza atabildiler. Neill'in futbol oyun kurallarını zorlayan markajı Niang'ı bundan önceki karşılaşmalardan daha etkisiz kıldı. Buna Alex'in vasatın altında futbolu da eklenince Fenerbahçelilere Yobo ve Volkan'ı alkışlamak kaldı 90 dakika boyunca. İkinci yarının hemen başında beklenen oyuncu değişikliği ancak 70.dakikada Alex-Semih değişikliği ile vücut buldu. Kanatlardaki etkisizliği Kazım'la çözme olasılığı da ancak Dia kasığından sakatlanınca Aykut Kocaman'ın aklına gelebildi. Bu kadro yapısı ve oyun anlayışıyla Galatasaray maksimumunu sahaya koyarken Fenerbahçe'de vasatı aşan oyuncu sayısı bir elin parmakları kadardı ancak. Böyle oluncada onbir sene sonra Galatasaray taraftarı bu stadta üçlü çektirme keyfini yaşadı. Ezeli rakibin sahasında yenilmemek elbetteki önemli. Buna bir de yıllardır süren mağlubiyetler de eklenince alınan bir puana verilen tepkileride normal karşılamak gerekiyor.

Derbileri kazanamamakla suçlanan Aykut Kocaman bana göre yine erken ve yersiz eleştiriliyor. Sezonun henüz başındaki takımın form durumu ortadayken deplasmanda alınan 3-2 lik Trabzon mağlubiyeti ve 90 dakikasını üstün oynadığın Beşiktaş derbisini 1-1 bitirmiş bir hocayı büyük maçları oynayamamakla suçlamak için erken. Yine de derbide oyuncu değişikliklerinde biraz daha radikal olmasını beklerdim Aykut hocanın.

Maç sonrası konuşulmayan hakem hataları, tribündeki küfürler, lazerler vs nin bana göre tek nedeni Galatasaray'ın Kadıköy'den istediğini almış olmasıydı. Medyada Fenerbahçe ağırlığı olduğunu savunanlara maç öncesi yaratılan kamuoyu ve maç sonrası yazılanlar en büyük cevaptır. Tabi anlamak isteyene.

Fenerbahçe kazanmayı ne kadar istedi, maça ne kadar iyi hazırlandı bu uzun uzun konuşulabilir ancak maç öncesi ve maç sırasında gözlenen Fenerbahçe taraftarının bu maça önceki yıllara göre daha az hazır oluşuydu. Ne görsel bir şölen (Dejavu çalışmasını saymıyorum ki bunu bundan sonraki Türkiye kupası maçlarında da tekrarlar mıyız bilmiyorum) ne de 90 dakika boyunca rakibi boğan bir destek vardı tribünlerde.

Kısacası karambole getirilmiş bir Galatasaray derbisini iki puan kaybederek kapattık. Bu sene ezeli rakibe verilecek en güzel cevap ise yeni stadlarında onları yenmek olacaktır. Bu nedenle sezonun ikinci yarısında ligteki sıralama ne olursa olsun tedirgin olan taraf Galatasaray olacaktır.

Günün Sözü: "Sabri, futbolculuk yaşantısında Kadıköy'de ne galibiyet, ne beraberlik gördü. Dolayısıyla bu sonuçtan sonra gidip taraftara 3'lü çektirmesi gayet normal" H.B.Kutlualp

Hiç yorum yok: