21 Eylül 2010 Salı

Bitsede Gitsek

Bu kadar erken karamsarlığa düşeceğimi düşünmemiştim...
Daha süper(!) ligimizin  beş haftası geride kaldı ama takımların durumunu, stadların halini, seyircinin taşkınlığını ve  Avrupa kupalarındaki başarısızlığımızı üstüste koyduğumda 2010-2011 sezonundan ümidimi kesmek üzereyim. İyimser düşünmeye çalışıyorum ama neresinden tutsam elimde kalıyor bu lig.
Sezon öncesi yayın ihalesinde telaffuz edilen milyon dolarlar, yapılan yıldız transferler malumunuz "marka değerimiz" i yükseltmiş gibi göstersede bugün Avrupa arenasında iki takımla mücadele ediyor olmamız üzüntü verici. Avrupa kupası maçı seyretme özlemimizi ya Beşiktaş'ın vasat Avrupa takımlarıyla yaptığı maçları yada Bursaspor'un avaraj takımı mı olacak sorusuna cevap arayarak izleyeceğimiz CL maçlarıyla dindirmekten başka çaremiz yok.
Geçen senenin şampiyonu, bu sezonun liderini izleme keyfimiz de bir kol saatine kurban gitti bu hafta. Ligin marka değerini değilde sahaya atılan saatin markasını daha çok merak eder oldum.
Ligin en formda ekibi olduğunu düşündüğümüz Trabzonspor'un üç gün önce 6 atıp üç gün sonra 3 yemesi ligin rengi midir yoksa istikrarsızlığı mıdır tartışılır.
Anadolu devriminin(!) devamını getireceklerini umduğumuz Kayserispor'un bir iyi bir kötü halleri, Gaziantepspor'un hala galibiyetle tanışamaması, Eskişehirspor ve Sivasspor'un eski sezonları aratır görüntüleri Anadolu devrimini şimdiden başka baharlara bıraktı.
Üç büyüklerin sezon öncesi iddialı transferleri ve açıklamaları yerini 1-0 lık zoraki galibiyetlere, yenilmedikleri için saha ortasında sevinç gösterilerine bıraktı.
Ağız tadıyla bir maç izlemek için iyi futbol oyanayan iki takımı denk getirsek ya adam gibi top oynanacak saha yada tribünde seyirciyi bulamıyoruz. Tribünde seyirciyi denk getirsek sahaya bişey atmalarına engel olamıyoruz. Hadi hepsini denk getirsek bu defa futbol Çakırkeyif bir hakeme kurban gidiyor.
Tuttuğun takımda işler yolunda gitmeyince zaten yazma eylemi çekilmez bir hal alıyor. Bir de buna ligin diğer unsurlarındaki olumsuzluklar eklenince futbol yazmak Banu Alkan'dan şarkı dinlemek tadında bişeye benziyor benim için. Ortaya da böyle keyifsiz bir yazı çıkıyor. Bu kadar karamsar olmayayım dedikçe aklıma yeni olumsuzluklar geliyor. Ligteki takımlar 6+2 uygulamasından rahatsız. Maç takviminden rahatsız. Milli takıma oyuncu göndermekten rahatsız takım bile var. Futbol seyircisi stadlarda değil. Yıllar sonra İzmir takımının maçında tribünleri rakip takım seyircisi dolduruyor. Maçtan sonra kolbastı oynamadı diye takımını ıslıklıyor. Ligin en iyi futbol oynayan takımlarından birinin seyircisi yok. Seyircisi çok olan takımların taraftarının da maça gidesi yok. Ligin hakemleri geçen sezondan bıraktığımız gibiler. Oynamak yerine oynatmamak, gol yerine tekme atmak daha revaçta şu aralar. Daha mayıs ayına sekiz koca ay varken bunları yazmak fazlasıyla üzsede bitsede gitsek modundan ne zaman çıkarım yada çıkabilir miyim bilmiyorum...

Hiç yorum yok: